Uzun zamandır okumak
istediğim bir kitaptı, Türkçe'sini bulamamıştım ve Saraybosna’da kitapçıda
İngilizce'sini görünce hiç düşünmeden aldım. Yaz neredeyse bitti bitecek ben
ancak başlayabilmiştim ki okumaya, Nevbahar benim tavsiyemi dikkate alarak
Türkçe'sini aradı, buldu. İngilizce ile başlayıp Türkçe ile bitirdiğim ilk kitap
oldu böylece.
Daha ilk hikayede
yakaladı beni, büyülendim diline. Her kelime olabildiğince ağır ve her cümle
olması gerektiği kadar kısa ve net. Sayfaların arasında bir hayattan ötekine
atlayıp durdum. İnsan hayatları savaş ve kuşatma ile altüst olur ancak hayat, o
son gelene kadar devam edecektir ve son çok uzak değildir. Geri dönüp tekrar
tekrar okuduğum hikayeler oldu. İroni ve metaforun dantel gibi işlendiği bir
kitap. Yaşamayanlar savaşın ne olduğunu anlayabilir mi? , Bazen baktığınız açı
görebileceğiniz açı olmayacaktır ve bazen de sadece bakarsınız ve görmezsiniz
(Mezarcı). Peki ya ölümün alışılageldik hali?(Bahçıvan). Bir insan kaç kere
daha ölebilir yada öldürülebilir? (Teşhis). Tito lego tuğlalarını inşa
edebilecek tek kişidir ve ölünce legolar darmadağın olur (Gezinti). Bodrumlarda
hayatta kalma çabası ve sonun yaklaşışı (Kaktüs). İlk kayıp yada sonun
ertelenişi (Tosbağa). Etnisite nasıl bir tehlikedir ki komşular birbirini
boğazlar (Sakal).