1 Eylül 2014 Pazartesi

Sarajevo Marlboro


Uzun zamandır okumak istediğim bir kitaptı, Türkçe'sini bulamamıştım ve Saraybosna’da kitapçıda İngilizce'sini görünce hiç düşünmeden aldım. Yaz neredeyse bitti bitecek ben ancak başlayabilmiştim ki okumaya, Nevbahar benim tavsiyemi dikkate alarak Türkçe'sini aradı, buldu. İngilizce ile başlayıp Türkçe ile bitirdiğim ilk kitap oldu böylece.


Daha ilk hikayede yakaladı beni, büyülendim diline. Her kelime olabildiğince ağır ve her cümle olması gerektiği kadar kısa ve net. Sayfaların arasında bir hayattan ötekine atlayıp durdum. İnsan hayatları savaş ve kuşatma ile altüst olur ancak hayat, o son gelene kadar devam edecektir ve son çok uzak değildir. Geri dönüp tekrar tekrar okuduğum hikayeler oldu. İroni ve metaforun dantel gibi işlendiği bir kitap. Yaşamayanlar savaşın ne olduğunu anlayabilir mi? , Bazen baktığınız açı görebileceğiniz açı olmayacaktır ve bazen de sadece bakarsınız ve görmezsiniz (Mezarcı). Peki ya ölümün alışılageldik hali?(Bahçıvan). Bir insan kaç kere daha ölebilir yada öldürülebilir? (Teşhis). Tito lego tuğlalarını inşa edebilecek tek kişidir ve ölünce legolar darmadağın olur (Gezinti). Bodrumlarda hayatta kalma çabası ve sonun yaklaşışı (Kaktüs). İlk kayıp yada sonun ertelenişi (Tosbağa). Etnisite nasıl bir tehlikedir ki komşular birbirini boğazlar (Sakal).

   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder